His wife died leaving behind their two beloved children. | Karısı iki sevgili çocuğunu arkasında bırakarak öldü. | ||
Augusto is my most beloved son. | Augusto benim en sevgili oğlumdur. | ||
He went to Yokohama in his beloved car. | O, sevdiği arabasıyla Yokohama'ya gitti. | ||
Tom lost his beloved son. | Tom biricik oğlunu kaybetti. | ||
He lost his most beloved son. | En sevgili oğlunu kaybetti. |