Tom is sitting beneath the tree. | Tom ağacın altında oturuyor. | ||
You shouldn't be concerned about the exam. I'm sure it is far beneath your talents. | Sınav hakkında endişelenmemelisin. Senin yeteneklerinin çok altında olduğuna eminim. | ||
Suddenly the ground seemed to disappear from beneath my feet. | Aniden zemin ayaklarımın altından kayboluyor gibi görünüyordu. | ||
It is always dark beneath the oil lamp. | Gaz lambasının altı her zaman karanlıktır. | ||
Europa and Enceladus are thought to have an ocean of liquid water beneath their surface. | Europa ve Enceladus'un, yüzeylerinin altında sıvı sudan oluşan bir okyanusa sahip oldukları düşünülmektedir. |